GAZİANTEP GÖNÜLKUR BASIN AÇIKLAMASI

Gaziantep Gönülkur’un, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın Ankara Hacı Bayram Velî Camii’nde 24.04.2020 “Ramazan: Sabır Ve İrade Eğitimi” başlıklı Cuma Hutbesi sebebiyle İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara şubesinin suç duyurusunda bulunması ve Ankara İstanbul İzmir barolarının destek vermesi üzerine gerçekleştirdiği basın açıklamasıdır.


Öncelikle Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın suç duyurusuna sebep gösterilen hutbesine kulak verelim:
“Muhterem Müslümanlar!
Bundan tam yüz sene önce 23 Nisan Cuma günü Cuma namazının kılınarak tekbirlerle, salavatlarla, dualarla Milletimizin meclisinin açılışının ve Devletimizin kuruluşunun gerçekleştirildiği Ankara Hacıbayram-ı Veli Camii’nin minberinden sizleri selamlıyorum. Bu büyük mücadeleyi gerçekleştiren tüm büyüklerimizi, şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle yadediyorum.
Ramazan-ı Şerif, gecesiyle gündüzüyle her ânı değerlendirilmeye layık eşsiz bir hazine”
olduğunu hatırlattıktan sonra şöyle devam ediyor:
“İslam insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için gönderilmiş en büyük nimettir. Çünkü onun adı barış, huzur, kurtuluş anlamına gelmektedir.
Barışın, huzurun ve kurtuluşun gerçekleşmesi insanoğlunun kendisinden istenen ahlaki ilkelere uyması, iyi olup iyiliği yaymaya, kötülükten uzak durup başkalarını da uzaklaştırmaya çalışmasıyla mümkündür.
İslam, iyi olan ve iyiliğe götüren madde ve davranışlara helal; kötü olan ve kötülüğe götüren madde ve davranışlara da haram ismini vermiştir. Bir diğer ifadesiyle temiz ve faydalı olanlar helal, pis ve zararlı olanlar haram kılınmıştır. (…)
Zira ırkı, dini, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun insanın koruma altında tutulması zaruri olan beş hakkı vardır: İlmihal kitaplarında buna zarûrât-i hamse denir: Canını korumak, aklını korumak, dinini korumak, malını korumak, neslini korumak.
İnsanın bu beş hakkını korumak farz, bunlara zarar veren her şey de haram kılınmıştır.
İslam neyi haram kıldıysa onda kötülük ve insana zarar, helal kıldığı şeylerde de temizlik ve insana fayda vardır.”
Daha sonra insan hakları bağlamında beş unsurdan nesil emniyeti maddesini açıklarken sözlerine şöyle devam ettiriyor:
“Ey insanlar! İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti. Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesi. Yılda yüzbinlerce insan gayri meşru ve nikâhsız hayatın islamî literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu Hiv (aids) virüsüne maruz kalıyor. Geliniz bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim.”
Hutbeyi şöyle tamamlıyor:
“Ey Müslümanlar, hep birlikte Müslümanlığımızı yeniden gözden geçirelim. İbadetlerimiz bizi kötülüklerden alıkoysun. Sadece Müslümanların değil, tüm insanlığın iyiliğini amaçlayan İslam’ı öyle diri, öyle canlı ve sahih yaşayalım ki, bizi öldürmeye gelen bizde dirilsin. Zira İslam’ı doğru anlamaktan, doğru yaşamaktan ve doğru anlatmaktan başka çare yok. Çünkü İnneddine indellahi’l İslam. İnneddine indellahi’l İslam. İnneddine indellahi’l İslam. Allah indinde Din İslam’dır. Allah indinde Din İslam’dır. Allah indinde Din İslam’dır.”

Gaziantep gönüllü kuruluşlar olarak aşağıdaki hususları kamuoyunun dikkatlerine sunuyoruz:

1-Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş tarafından irad edilen hutbede İslâm’a aykırı bir husus olup olmadığını sorusunun cevabı üzerinde tüm kamuoyunu tefekküre davet ediyoruz.

2-İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara şubesi yetkililerini açıklama yapmaya davet ediyoruz:
Rahatsız oldukları şey İslâm’ın eşcinsellik hakkındaki hükümleri midir?
Yoksa Prof. Dr. Ali Erbaş’ın Diyanet İşleri Başkanı sıfatıyla İslam’ın eşcinsellik hakkındaki hükümlerini minberden tebliğ etmesi midir?
3- “İstanbul sözleşmesi” ile birlikte anılan ve birbirini tamamlayan iki sözleşmeden biri olan CEDAW’dan güç alarak LBGT’yi İslam’a ve Müslüman’lara tercih edenlerin sergiledikleri fütursuz tavır vesilesiyle Müslüman kimliği ile İstanbul sözleşmesi ve CEDAW’ı destekleyenleri karşılaştığımız bu korkunç manzara sebebiyle tekrar düşünmeye çağırıyoruz.
Özellikle CEDAW sözleşmesi çerçevesinde, gelinen noktada cinsiyet tartışmaları ve “birey”in “cinsiyet seçme özgürlüğü” anlayışı ile ne anayasanın ön gördüğü aile kalır, ne de gençlerin fuhuştan korunması mümkün olur.
Bizler elhamdülillah Müslümanlardanız. Kur’an-ı Kerimde Lut Kavmi ile ilgili hükümler 12 sûrede 75 ayet-i kerimede zikredilmektedir. Bu suç duyurusu İslam’a ve Müslümanlara karşı bir meydan okuma, aşağılama, kutsal’a karşı aşağılama olarak görüyoruz.Hz. Lut’un kavmi ile ilgili olay, diğer dinlerin kutsal metinlerine de konu olmuştur. Dolayısı ile bu hakaret, sadece İslam’a ve Müslümanlara karşı değil, dine, kutsala karşı Şeytani bir meydan okumadır. Biz Allaha, resulüne, kitaba ve ahiret gününe iman ettik. Birileri istemiyor diye dinimizi değiştirecek de değiliz. Kınayanların kınamalarına aldırmayacağız. Fuhşiyat’ın her türlüsünü reddediyoruz.
Yasal olan her şey ahlâki olmayabilir, helal de olmayabilir. Toplumu infiale sevkeden bu tür fitne içerikli, hukuku istismar etmeye yönelik girişimler, aynı zamanda devletin anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyetini tehdit eden girişimler olarak ayrıca suç oluşturur. Anayasa, ailenin korunması, gençliğin fuhşiyattan korunmasına amirdir. Bu suç duyurusu bu anlamda bir “cürm-ü meşhud” belgesidir. Bu girişim İslam’ı yasaklanması ve Kur’an-ı Kerim’in sansürlenmesi girişimidir. Bu tavır, “solculuk” ya da “sosyalistlik”ten öte bir din düşmanlığı tavrıdır.
Bizler “Tanrı’yı kıyamete zorlama” amacıyla dünyayı kaosa sürüklemek isteyen küresel sapkın inanç merkezlerinin faaliyetleri’ne karşı İslâm’ın hükümlerini hutbeden hatırlatma sorumluluğundan kaçmayan Diyanet İşleri Başkanı’nın yanındayız.
Aile kurumunun paramparça olmasına sebep olan CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi’nin bizleri sürüklediği felaketin hangi boyutlara vardığını başta Sayın Cumhurbaşkanı ve hükümet yetkililerinin tekrar gözden geçirmelerinde zaruret olduğunu vurgulamak isteriz. Aksi takdirde sürüklendiğimiz felaketin bütün bir toplumu kasıp kavuracağını hatırlatmak isteriz.
Fesat yuvalarını uyarıyoruz. Milli ve manevi değerlere sahip sivil toplum kuruluşları olarak ilk günden beri, her zaman ve her zeminde dile getirdiğimiz ve toplumumuzun mayasına uymadığı için rahatsız ve karşı olduğumuz istanbul sözleşmesi ve 6284 sayılı yasadan cesaret alınarak yapılan bu pervasızca hareketi şiddetle kınıyoruz” .Dinden, aileden elinizi çekin. Dinde olmayan şeyleri dine sokma gayretinden vazgeçin. Allah CEDAW fitnesinden, aileye karşı komplolardan ve fuhşiyattan insanlığı muhafaza etsin. Covid19’un bedenimizi hedef alması gibi, İnsan Hakları maskeli bu fitne girişimi ahlâkımızı, bizi biz yapan, alamet-i farikamız olan değerleri hedef alan bir mikrop olarak görüyor ve herkesi bu konuda, bu gayret sahibi şeytan tüyü taşıyan kişi ve çevrelerle sosyal mesafelerini korumaya çağırıyoruz.
GAZİANTEP GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR
1. Anadolu Gençlik Derneği
2. Anadolu Tevhid vakfı
3. Anhars Derneği
4. Ay-der – Davet ve Kardeşlik Derneği
5. Bülbülzade Vakfı
6. Cihan-der – Hayrat Vakfı
7. Cihannuma Derneği
8. Ensar Vakfı
9. Gaziantep Darül Hadis Cemiyeti ve
Türkiye AİLE Meclisi Gaziantep başkanlığı
10. Gaziantep Eğitim ve Hizmet Vakfı
11. Gaziantep İ.H.H.
12. Gaziantep Kalem Derneği
13. Hasan Hoca Vakfı
14. Hoşgör Fatih İlim Araştırma Vakfı
15. İlim Yayma Cemiyeti
16. İnsan ve Medeniyet Hareketi
17. İrfanyolu derneği
18. Köprü-Der
19. Medeniyet Vakfı
20. Memur-Sen
21. Milli Birlik Cemiyeti
22. Önder İmam Hatipliler Derneği
23. Semerkand
24. Suffa-Der
25. Türkiye Gençlik Vakfı
26. Türkiye Kardeşlik Birliği
27. Uşaki Vakfı
28. Vahdet Vakfı
29. Veren el – Safa Vakfı
30. Yedi Hilal Derneği
31. Yeni Dünya Vakfı